Project Description

İşitme Yetersizliğine Bağlı Dil ve Konuşma Bozuklukları Nelerdir?

Dil ve konuşma gelişimini engelleyen faktörler arasında işitme kaybının varlığı mutlaka yer almaktadır çünkü dil ve konuşma gelişiminin sağlıklı bir şekilde gerçekleşebilmesi için en önemli faktörlerden birisi de sağlıklı bir işitmenin olmasıdır. İşitme kayıpları, doğası gereği, çocuğun dil ve konuşma gelişiminde gecikmelere ve yetersizliklere neden olacaktır. Dolayısıyla işitme kaybı olan çocukların erken dönemde tanılanması ve gerek çocuğun gerekse ailenin uygun eğitime yönlendirilmesi son derece önemlidir. Aksi takdirde dil ve konuşma gelişiminde güçlükler ortaya çıkacak, bu güçlükler de öğrenme sorunlarından benlik gelişimine; akademik başarısızlıktan iletişim sorunlarına bir dizi problemi beraberinde getirecektir.

İşitme kaybı olan bireylerde karşılaşılabilecek dil ve konuşma sorunları, işitme kaybının ortaya çıkış zamanına, türüne, tanılanma zamanına, derecesine, çocuğun işitme cihazı veya koklear implant kullanmasına, işitme cihazı ve/veya koklear implant kullanma yaşına, aldığı eğitim türüne, vb. pek çok faktöre bağlı olarak farklılaşacaktır. Sonuç olarak işitsel girdinin yetersiz ve/veya eksik olması dil ve konuşma gelişiminde gecikmelere ve sorunlara neden olacaktır.

Sıkça Sorulan Sorular

Dil ve Konuşma Terapisti

Dil ve konuşmanın gelişebilmesi için işitme “olmazsa olmaz” faktörlerden birisidir. İşitme henüz bebek, anne karnında 20 haftalıkken başlamaktadır, yani tipik gelişim gösteren bir bebek 20 haftalık bir işitme deneyimine sahip olarak dünyaya gelmektedir. Dolayısıyla dil ve konuşma gelişimine ilişkin bilgiler her ne kadar doğumdan sonraki süreci ele alsa da bebek anne karnındayken de belirli seslere karşı tepki geliştirmekte, annesinin sesini diğerlerinin sesinden ayırt edebilmektedir. Böylece doğumdan önce başlayarak, akustik bilgiler aracılığıyla işitsel merkez uyarılmakta ve işitsel beyin yolları organize olmaktadır.

Akustik bilgiler çocuğun çevresinde konuşulan dile ait konuşma seslerini ayırt ederek fonetik dağarcığının oluşmasında, bununla bağlantılı olarak da yeni sözcükler öğrenerek dilin gelişmesinde kritik bir öneme sahiptir.

Doğuştan veya doğumdan sonra (dil edinimi öncesinde veya sonrasında) dış kulak, orta kulak, iç kulak ve/veya işitme yollarında herhangi bir nedenle ortaya çıkan hasar sonrası işitmenin kaybolması durumudur. İşitme kaybı, kaybın kulağın hangi bölgesinde ortaya çıktığına bağlı olarak, iletim tipi işitme kaybı, sensorinöral tipte işitme kaybı ve mikst tip işitme kaybı şeklinde adlandırılır. Ayrıca işitme kaybı, kaybın derecesine göre de 26-40 dB hafif, 41-55 dB orta, 56-70 dB orta ileri, 71-90 dB ileri, 91 dB ve üzeri çok ileri derece işitme kaybı olarak sınıflandırılır.

Doğuştan ortaya çıkan işitme kaybının nedenlerini genetik ve genetik olmayan faktörler olarak temel iki kategoriye ayırabiliriz. Genetik olmayan faktörler %25, genetik faktörler ise %50 oranında etkili olmaktadır. Rubella, herpes simplex virüsü gibi hamilelikte geçirilen enfeksiyonlar, prematüre doğum, düşük doğum ağırlığı, doğumdaki hasarlar, hamilelikte toksin içeren ilaç veya alkol kullanımı, kan uyuşmazlığı, gebelik şekeri, hamilelik süresince kanda zehirlenme, oksijensiz kalma gibi nedenler genetik olmayan faktörler olarak sayılabilir. Genetik faktörlere bağlı kayıplar ise doğumda görülebileceği gibi doğum sonrasında da gelişebilir. Ayrıca Down sendromu, Usher sendromu, Treacher Collins sendromu, Crouzon sendromu, Alport sendromu, Waardenburg sendromu gibi bazı sendromik durumlarda işitme kaybı gözlenebilir.
Kronik orta kulak iltihabı, ototoksik ilaçların kullanımı, menenjit, kızamık, ensefalit, su çiçeği, grip, kabakulak, kafa yaralanmaları, akustik tramva durumlarında da işitme kaybı ortaya çıkabilir.

“İşitme engelli bireyler” olarak adlandırdığımız grubun oldukça heterojen bir yapıya sahip olması genellemeler yapmayı zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla her bireyin eğitim-terapi planı yapılırken ekip çalışması bir kez daha önem kazanmaktadır. Bu ekipte işitme engelliler öğretmeni, odyolog, dil ve konuşma terapisti (DKT), psikolog gibi uzmanlık alanları farklı olan kişiler yer almalıdır.

DKT, işitme engeliyle de ilişkili olabilecek pek çok faktörden dolayı ortaya çıkan iletişimin etkililiğine, iletişim bozukluklarına, farklılıklara ve gecikmelere yönelik deneyimlere sahiptir. DKT, normal iletişim gelişimi ve işitme engelinin etkisiyle ortaya çıkan iletişim gelişimi, iletişim becerilerinin değerlendirilmesi ve işitme engelli bireylerle terapi ve iletişimle ilişkili sorunların önlenmesi konusunda destek sunabilir. DKT, işitme engelli bireyin dil (fonoloji, morfoloji, sentaks, semantik, pragmatik) ve konuşma (artikülasyon, rezonans, respirasyon) gelişiminin değerlendirilmesi ve tanılanması, gerekli terapi desteğinin verilmesi; fonolojik farkındalık gibi okuma öncesi veya dil temelli okuma becerilerinin desteklenmesi noktalarında ekibin bir parçası olarak hareket eder.

Bizimle İletişime Geçin

İletişim